Size Adıyaman’lı Boncuk’u tanıtmak istiyorum. 8 yaşında bir efe. 12 yaşında melek olan annesi Meloş’un tek çocuğu olarak dünyaya gözlerini açtı. Annesi “artık yeter” diyene kadar, birini bırakıp, diğerini kaptığı tüm memelerin sütünü içerek başladı hayatına. Ayşe ablası ona bayılıyordu ama o ille de “babam” diyordu. Yıllar önce evin babasını kaybettiklerinde, uzun süre kendine gelemedi.

https://www.diyabetikkedi.com/tr/wp-content/uploads/2009/02/boncuk2.jpg

Hep kucağına oturacağı babasını aradı. Onun ağır ağır başını okşamasını özledi. Artık kimseye belli etmese de, katlanmayı öğrense de, hala babacığını özlüyor. Hele M. Ali abisi Ankara’dan gelince, bir an onu babası sanıveriyor da, yüreği “hop” ediyor.

Bizimkilerin aksine, Boncuk’un dünyaya gözlerini açıp, ayaklandığı günlere kadar evin sıcacık sobasının çevresindeyken, dışarıdaki bir dünya büyüklüğündeki bahçenin farkına varmamıştı. Anneciğinin sevgi dolu koynunda, süt banyosu yapmak çok hoşuna gidiyordu.

Ama merak ağır bastı ve bahçe denilen o kocaman dünyayı keşfe çıktı. Aman! Bu ne büyük bir yerdi. Git git bitmiyor. O minicik ayakları yorulunca, o kadar yolu geri dönmek zor geldiğinden, tiz bir “ciyak” annesinin yanına koşup, onu incitmeden dişlerinin arasında geri getirmesi için yetiyordu.

 boncuk1.jpg

Zaman geçtikçe, büyüdükçe, bahçenin sınırları daralmaya başladı. Çünkü birkaç hoplayıp zıplamayla, bahçenin sonunu buluyor, hatta yan bahçelere bile gidiyordu. Kuş kovalamaca, yaprak hışırdatmaca, sonra annesinin üstüne atlamaca, en sevdiği oyunlardı. Ayrıca artık Ayşe ablanın nefis taze peynir ve sütle hazırladığı paparalar, yoğurtlar, “mmmmm, o tavuk dedikleri şey” midesini şenlendirdi yıllarca.

Sonra dünyalar güzeli anneciği, onu ailesinin güvenli ellerine bırakıp melek oldu. Ama Ayşe ablası ona anneciğinin yokluğu hissettirmemeye çalıştı, ikinci annesi oldu.

Boncuk, artık yetişkin bir abi. Günlerini kah evinde, kah bahçede güneşin tadını çıkararak geçiriyor. Pek çok çocuğu var fakat hepsi de önce annelerinin yanında, sonra da kendi dünyalarında yaşarlar. Öyle çoluk çocuk sıkıntısı çekmeyi sevmez.

 

Korktuğu bir şey yok mu? Olmaz olur mu?  Abooo! Evin annesi! Hele onun yasakladığı koltuklara kurulmaya kalksın, sesini duydu mu, fişek olup soluğu bahçede alır. O yüzden, öyle şımarık şehir kedileri gibi tezgahlara çıkmak falan olmaz bu evde. Büyükanne kaşlarını çatıverir sonra. Aman canım, kooocaman bahçesi dururken, zaten yediği önünde, yemediği ardındayken, sobanın önünde minderi varken, ne gerek var büyükanneyi kızdırmanın. Hem artık internette şöhret olacakmış. M. Ali abisi öyle söyledi ve poz poz resimlerini çekti. Yakında medya eve doluşursa, biraz şöyle ağır takılmak iyi olur.

İşte Adıyaman’lı Boncuk’un hikayesi böyle dostlarım. Ne hazır mamaların zararları, ne diyabet, ne ilaçlar, ne sünnet. Herşey doğal. Vücudunun ihtiyacı olan her şeyden dilediğince yararlanıyor ve bedeniyle gurur duyuyor.

 boncuk2.jpg

Daha nice yıllar, sağlıkla, ailesiyle yaşasın, benim can dostum M. Ali arkadaşımın kedisi.

 boncuk5.jpg

boncuk4.jpg

boncuk3.jpg

boncuk.jpg

 

Paylaşmak önemsemektir!

Share

0 Yorum

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Copy Protected by Chetan's WP-Copyprotect.