Teknesiyle dünya turu yapan ilk Türk olan 87 yaşındaki Sadun Boro, Marmaris’te tedavi gördüğü hastanede tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetti. Işıklar içinde uyusun. “Bugünkü yelkenlisi 10,5 metre boyunda ve keç armalı Kısmet, 1963’te Salacak’ta Athar Beşpınar’ın atölyesinde kızağa kondu. Hayatta en büyük emeli olan dünya seyahatine 1965’te Alman asıllı eşi Oda Boro ile beraber çıktı. Onlara Kanarya Adaları’nda aldıkları ünlü kedileri Miço eşlik etti. Üç yıl süren seyahatin anıları Hürriyet gazetesinde yayımlandı. Bu anılar, daha sonra Pupa Yelken adlı kitapta toplandı”(T24.com.tr). Büyük ustanın yaşamında önemli bir yeri olan kedisi Miço ile ilgili olarak Posta Gazetesinde yayımlanan röportajın ilgili bölümünü sizlerle paylaşmak istiyoruz. Sadun Boro bizim küçüklüğümüzün kahramanıydı. 22 Ağustos 1965 tarihinde Alman asıllı eşi Oda Boro ile çıktığı dünya seyahati sakin evimizdeki tek heyecan olmuştu o zamanlar…
Kediniz Miço seyahatin önemli bir parçasıydı. Onu anlatır mısınız?
Miço, Malta’da başka bir teknede doğmuştu. Biz onu Kanarya Adası’nda 2-3 aylıkken aldık. Daha hiç karaya ayak basmamıştı. 1.5 yaşında ilk defa toprağa ayak bastı. Hiç hayvan görmediği için bir köpeğe, bir horoza bulaşınca soluğu teknede aldı. Birçok denizci teknesine kedi almıştır ama bu kedilerin tamamı ya karaya çıkınca kaçar ya da denize düşüp boğulur. Hayatta kalamazlar yani… Miço dünya seyahatini tamamlayan ilk kedidir. Miço dünya seyahatini bitirdi, ondan sonra bir de Amerika seyahati yaptı.
Diğer kedilerden farkı neydi Miço’nun?
Mesela bir keresinde teknenin burun kısmına konan kuşları tutacağım diye denize uçtu ama zincire tırmanıp tekneye çıkmayı başardı! Maymun gibiydi Miço, direklerde dolaşırdı.
Fırtınada ne yapardı?
Dip köşe bir yerde uyurdu, ortalık sakinleşince çıkardı.
Amerika’dan dönemedi Miço değil mi?
Dönemedi. Kanser oldu. Çok acısı vardı. Uyutmak zorunda kaldık. (Gözleri doluyor) Evdeki kedi gibi değildi ki. 24 saat beraberdik, her türlü tehlikeyi, fırtınayı beraber atlattık.
Neden bir daha kedi almadınız?
Miço’nun ölümü bizi o kadar üzdü ki… 22 Haziran 1978’de öldü Miço. O tarihten sonra her 22 Haziran’da Kısmet’te bayrak yarıya inerdi. O gün denize de hepimiz birer dal zakkum atarız.
Dünya seyahatinden dönüşünüz muhteşem olmuştu. Öyle bir karşılama dünyada kimseye nasip olmamıştır… Ne hissettiniz?
Herhalde olmamıştır. Çok şaşırdık gayet tabii. İstanbul Caddebostan’dan kimsenin haberi olmadan ayrılmıştık. Amacımız yine aynı şekilde kimsenin haberi olmadan Caddebostan’a demirlemekti. Ama Hürriyet Gazetesi’nin yayınından sonra muhteşem bir karşılama oldu. Pek bir alaka uyandırmıştı. Bir köylü kadıncağızın mektubu vardır, “Ben 90 yaşında bir nineyim. Hayatımda deniz görmedim. Seyahatinizi gazeteden torunuma okutuyorum. Salimen gelin diye adak adadım” diye yazmıştı.
“Kızımız Deniz ağlayınca Miço da onunla ağlardı…”
Kızınız Deniz’i iki yıl okuldan alıp tekneyle okyanusu geçtiğinizi hatırlıyorum…
Deniz beş haftalıkken tekneye geldi. Miço’ya ‘abi’ derdi. Bizi tanıyıp etraftan tekneye gelenler Miço’ya ilgi gösterirdi. Deniz biraz büyüyünce Miço’yu kıskandı, “Onu tanıyorlar, beni tanımıyorlar” diye. Miço’nun kuyruğunu çekerdi. Oda Deniz’i cezaya koyardı kamarada. Deniz ağlardı, Miço da kamaranın kapısında onunla birlikte ağlardı. Deniz üçüncü sınıftayken iki buçuk sene okuldan aldık, bir sene Karayip’leri gezdik, bir sene de Amerika’nın doğu sahillerini. 2.5 sene tabiat ananın okulunda okudu Deniz. Bir gün yanıbaşında balinaları gördü, ertesi gün uzaya atılan mekiği seyretti.
Yazının tamamını okumak için aşağıdaki linki tıklayınız:
“Diyabetik Kedi” site yöneticisi