Oğlum Mestan, ileride hayat arkadaşı olacak kızım Minnoş’ la karşılaştığı gün çok heyecanlıydı..
Önce uzaktan baktılar birbilerine.. Uzunca sürdü bu bakışlar.
İlk adımı Mestanım attı evin sahibi ve centilmen bir erkek olarak. Narin kızım da elini uzattı ona.
Salondaki koltukta, mutfaktaki sandalyede uzun uzadıya sohbet ettiler..
Evlenmeye karar verdiler birlikte, sonra da çocuk yapmaya.
Aşk, sevgi dolu uzun bir ömür geçirdiler birlikte. Ara sırada hırlaşarak elbette..
Kocası hastalandığında görünmez oldu karısı, bir silüet gibi dolaşıyordu evin içinde. Ve o hiç gelmeyesi an geldiğinde yine uzaktan seyretti can yoldaşını. Bütün geceyi, hayat arkadaşının cansız bedeninin yanında geçirdi. Sabah defnedilecekti kocası ve O bırakamıyordu bir türlü bunca yıllık aşkını..
Bıraktı da, gitmesine izin verdi de, geçti mi acısı..
Günlerce- gecelerce ağladı, kah kocasının koltuğunda oturdu, kah onun yattığı yere uzandı.
Öyle derindi ki acısı, tam 59 gün dayanabildi büyük aşkının hasretine…
O’nların aşkı hiç bitmedi, O’ nların sevgisi hiç eksilmedi birbirlerine…
Ne zamanki bir garip huzursuz olur içim, ne zamanki gözlerim yaşla dolar, bir bakarım takvime ya ayın 13′ üdür ya da 15′ i…
Bu muhteşem aşkın yegane tanığı anneniz sizi hiç unutmayacak…
15 Kasım 2007