Bakabileceğime inandığım andan itibaren evde hep bir arkadaşım oldu, şimdi benimle birlikte olan “Fıstık” 13 yaşında ve bunca yıldır beraberiz, hatta 16 tane ev bile değiştirmiş durumdayız. Zavallının burnu düştü koklamaktan, ama onu çok seviyorum, sanıyorum oda bana aşık.
Bu arada benim kedi severliğimi bilenler, kapıma sürekli yavru kedi ya da kediler bırakırlar, ben de onları besler, eğitir ve ev’lendiririm. Bunu yapmak evde kıskanç bir kedi varken tabii ki çok kolay olmuyor.
Sanırım Ocak 2009 başlarında internetten, değer verdiğim bir büyüğümden bir mesaj ve bir resim aldım. “Kuzucan”, 8 aylık, her iki gözünü de sokak savaşlarında kaybetmiş, yaralanmış ama iyiliksever bir aile tarafından tedavi edilerek yaşar hale getirilmiş, ancak evde ondan başka 8 kedi daha var ve “Kuzucan” bir aile arıyor. Gördüğüm andan itibaren, işte bu dedim, benimle yaşamalı, ona bakmalı ve onun hayatını mutlu bir hale getirmeliyim. Bir telefon trafiği ve Kuzucan artık benim evde.
İlk 24 saatte neredeyse uyumadan, bir anne edası ile onu takip etmeye, kendine zarar vermemesi için önlemler almaya, en önemlisi evdeki 13 yıllık kumasından korumaya çalıştım. Eh biraz yorgun düşmedim değil, sonunda öğrendiklerim;
Önceleri öyle stresliydi ki, koşuyor, çarpıyor ve beni yakaladığında sürekli ısırıyordu. Sonra ona bir sepet yaptım, içine iyiliksever ailenin ona özel getirdiği battaniyeyi koydum. Ona özel bir kum kabı ile mama ve süt kaplarını yerleştirdim. Evdeki kumanın kaplarını onun ulaşamayacağı yerlere yerleştirdim. Tabi kuma buna önceleri çok kızdı, sonraları kendi özel kaplarına kavuştuğu için bir şekilde mutlu oldu.
Kuzucan, ilk olarak evdeki saksı kumlarıma daldı, ortalık perişan oldu. Bezmedim, bütün saksı kumlarını kapladım ve üstlerine asetonlu pamuklar koydum, sonunda kendi kumuna alıştı ve hep birlikte rahat bir nefes aldık.
Nasıl oyuncu, oyuncak farelerle, toplarla oynarken bazen gördüğünü bile düşünüyorum. Bu görmeden nasıl bir his geliştirmek? Anlaşılır gibi değil…
Benim ayak izlerimi takip ediyor, artık bana güveniyor.
Ortada çarpacağı lüzumsuz her şeyi kaldırdım, tıpkı küçük bebeklerin önünden engelleri almak gibi.
Evde istediği gibi özgürce dolaşıyor ve de hiç çarpmıyor, bazen onu izliyorum, ben bile karanlıkta çarpardım ama o her şeyi algılamış durumda, çok güzel, çok cesaretli, ona hayranım.
Önceleri koyduğum mamanın hepsini yemek gibi bir kaygısı oldu, hani bir daha bulamazsam gibi, ben hiç bezmedim, mamasını hep dolu tuttum, şimdi ihtiyacı olduğu kadar yiyor ve biliyor, ben varsam maması, sütü, suyu hep orada olacak, iyi ki varsın diyorum.
Veteriner arkadaşım yakın ilgide, tüm aşıları tamamlandı, hatta artık bir kimlik kartı bile var, “Kuzucan Alcan”, soyadı nasıl da yakıştı, onu seviyorum.
Fıstık çok kıskanç, her daim benimle olmaya ve beni paylaşmaya hazır durumda olmadığını hırlayarak göstermeye çalışıyor, onunla konuşuyorum, o da sanki beni anlıyor, akşamları bazen bakıyorum, ayak ucumda Kuzucan, başucumda Fıstık uyuyoruz, işte o zamanlarda hiç kıpırdamıyorum, işte huzur bu diyorum.
Sevgilerimle, biz çok mutluyuz
İyi ki varsın Fıstık, iyi ki varsın Kuzucan
Zehra Alcan
Şubat 2009
“Diyabetik Kedi” site yöneticisi
Zehra Hanim siz bir meleksiniz. Sizi ve cocuklarinizi ve sizin gibi olan herkesi cok coook seviyorum. Kuzucan a actiginiz o sicacik yuvanizi ve kalbinizi seviyorum. I?u an o kadar duygu doluyum ki;yaziniz o kadar guzel ki;inanamadim. Dunyadaki en guzel oykuyu okumus hissine kapildim. Tesekkurler. Kuzucan a fistik a ve tum yavrulara canlilara hisleriniz icin yasattiklariniz icin ve bize bunlari yeniden cok yogun hissettirdiginiz icin.