Henüz yarım sayfa bile okumamıştım ki, “küt” diye bir sesle irkildim. Hızı nedeniyle yalnızca lacivert ya da siyah olduğunu farkedebildiğim bir araba, az önce yemyeşil gözlerine baktığım ve Allah biliyor ya kucağıma alıp sevme fikrimden, benden korktuğunu anlayınca vazgeçtiğim o sevimli yavruya çarpmıştı. Oturduğum yerden ayağa fırladım. Yolun ortasında yatar vaziyette çırpınıp duruyordu. Ağzından kan geldiğini gördüğümde onun için birşey yapamayacağımı anlamıştım. Orada öylece dikilip hiçbirşey yapamadan bu olayı izlemek… Kanım dondu sanki boğazıma birşeyler düğümlendi. Biraz ilerideki taksicinin “Onun için hiçbirşey yapamazsınız hanımefendi” cümlesinin geldği yere döndüğümde, olayı tek görenin ben olmadığımı farkettim. Ama hepimiz çaresizdik işte. Yavrum kanlar içinde yolun ortasında debeleniyor, can çekişiyordu. Bana saatler gibi gelen, muhtemelen yarım dakikada herşey olup bitmişti.
O sırada gelen otobüsü gördüm, hemen önünde başka bir araba yaklaşıyordu ve miniğin bedeni ne yazık ki yolun ortasındaydı. Refleks bir hareketle arabayı durdurdum, kediciğe yaklaştım ve yavaşça onu yerden kaldırdım. Bir an, sadece bir an başını kaldırıp bana baktı. Sonra gözleri kapandı ve başı düştü. Gördüğü son şey bendim. Ellerimde son nefesini vermişti. Durağın yanındaki boşluğa bedenini yavaşça yatırırken ağlıyordum.
O arabanın bu kadar dar bir yolda o kadar hızlı gitmiş olmasına, durakta bekliyor olmasaydım belki de kediciğin beni görüp geri dönmek yerine yoluna devam edip çoktan uzaklaşmış olacağı ihtimaline, kitaba geri dönmek yerine kediciği izlemeye devam etmiş olsaydım yolu geçmeye karar verdiğini ve hızla gelen arabayı farkedip belki birşeyler yapabileceğim ihtimaline ve aklıma gelen yüzlerce şeye ağlıyordum.
Bu olayı sizinle paylaşma nedenim sizi üzmek değildi inanın. Benden daha çok kişiye ulaşabilirsiniz diye düşünüyorum. Araç sürücüleri lütfen ama lütfen artık şehir içinde gitmeniz gereken hız limitine riayet edin. Bulduğunuz her boş yolda gaz pedalına biraz daha yüklenmeyin. Zira bu sabah o kediciğin ölmesine neden olan aracın şoförü o hızda gidiyor olmasaydı, küçük bir frenle bu talihsiz olayı önleyebilirdi. Kaldı ki, yola çıkan bir yavru kedi değil bir çocuk ya da uyku sersemliği nedeniyle dalgın bir insan da olabilirdi. İçimi en çok acıtan da, bu aracın sürücüsünün ne kediciğe çarpmadan önce, ne çarpma anında, ne de sonrasında frene hiç dokunmadan yoluna aynı hızda devam etmiş olması.
Sadece bir kedi yavrusu diye düşünenlerin onun da bir can olduğunu yaşamaya bizler kadar hakkı bulunduğunu unutmamaları gerekir.
Saygılar
“Diyabetik Kedi” site yöneticisi
Nurdan Hanim yazinizi gozyaslari icinde okudum. Boyle minik ve anlamli bit oykude tek mutluluk payim sizin gibi duyarli insanlarin hala varolusu ve (umut ediyorum ki)daha da cogalacak olmamiz. Ne mutlu bize ki hayvanseveriz hem de cokseveriz. :):)
yasadiginiz bu olayi once benim kucuk kizim okudu. . ve o kadar etkilenmis ki banada okudu. . gercekten cok uzulduk. Keske o araba o kadar hizli gitmeseydi de o kedicik te olmeseydi. Belki bu yaziniz, araba kullanan herkezin daha dikkatli olmasi konusunda uyarir.